İnan Ki Bilmiyorum

İNAN Kİ BİLMİYORUM Bir yerdeyim bayım inan ki bilmiyorum. Dilimi unuttum, kimliğimi unuttum, varlığımı unuttum. Tutulmuş dermansız gözlerim yalnızca sizin içinize akmakta. Sevda da mıyımdır – rüyada mıyımdır inan ki bilmiyorum bayım. Sevdaysa bilin, düştüm yola kıtalarda arıyorum sizi. Rüyaysa ricamdır, lütfedin sizi bekler hülyalarım. Deli miyim? Divane miyim? Aklı başında mıyım, inan ki bilmiyorum

Devamı...

Buğu

  BUĞU Karanlık bir sokakta yürüyorum Yanımda siyah bir kedi Elimde dumanı tüten sigaram Önümü aydınlatan tek lamba Karanlık bir sokakta yürüyorum Duyguların aciz olduğu sokakta Tüm birikmişlerin atıldığı o mecrada Sessizce mırıldandığım şarkılarla Tüm yolları mezarlığa çıkan Göçüp gidilen bu dünyada Ölü bedenlerin buğuluğunda Sisli ve görünmemezlikte Çıkmaza yürüyorum   Yazar: Yağmur ÖZDEMİR

Devamı...

Unutamadım, gitti!

UNUTAMADIM,GİTTİ! Bir not bıraktım bugün eski defterimin son satırlarına. Dayanamadım yine seni anlattım, isyan etti kalemime kızdı durdu seni anlatan betimlemelerime. Ne güzel anlattım ama seni mesela bakışlarından bahsettim; Hani şu mahur bakışların var ya onlardan. Hani gözlerin bana çevrilince dağlanan kalbim var ya ondan bahsettim, sonra gülüşünü anlattım. Hafif yukarıya kıvrılan dudak çizgini… Gülerken

Devamı...

Son Çağrı

SON ÇAĞRI   EY! Yaratılmış insanların içinde bir yere ait olamayanların temsilcisi Ait olamamak düşüncesi beyninde yankılanırken bu hissi ruhuna diri diri gömen meyus EY! Kaldırım taşlarının içlerine yuva yapmış izmaritleri tek tek elleriyle toplamaya çalışan emekçiler Mahalle başlarında sözde nöbet tutan delikanlılar gibi koruduğumuz çocukluğumuz Birçok besteye konu olan hislerimize tercüman arayışımız   EY!

Devamı...

60.Vurum

60.VURUM Her kendimle koyu sohbete başladığımda yalnızlığımın acımasızlığıyla yüzleşiyorum tekrar tekrar. Bu yoksul benliğimle ısrarla boğuşup duran ve her geçen gün daha da çınlayan acı feryadımı günden güne daha iyi anlar hale geliyorum. Soğuktan titreyen bedenime adeta meydan okuyormuş gibi kavrulan ruhum sancılarımın artmasına neden olurken derin ve anlamsız düşüncelere dalıyorum. Uzun zamandır kimsenin sarmadığı

Devamı...

3. Horatius-Logos

Logos: Akıl ve Mantık Son serimiz olan logos’ta mantık ve akıl konusu üzerinde duracağız. Logos kelimesi ingilizce kökenli logic kökünden gelir. Mantık diye çevirdiğimiz bu kelime günlük yaşantımızda büyüme evremizde- oluşumumuzda ortaya çıkan bağlamdır. Her seride olduğu gibi logosu retorik anlamda ele almak istiyorum. Mantığa dayalı akıl yürütme olan bu sistemde önemli olan etmenler üzerinde

Devamı...

Gayb’

GAYB’ Sevgileri haziran ayına bıraktınız efendim, yağmur yağdı, güneş yandı, yıldızlar patladı. Serzenişte bulunduk soluk aldık, bir siz olamadık efendim bir biz olamadık. Ayıp ettik size efendim, ayıp ettik şahsına münhasırlara. Ayıp ettik sokakta mendil satan çocuklara ayıp ettik masumların sevgisine yazık ettik susuz kalmış çiçeklere nihayetinde gayb’ettik sevgileri. Ayıptan ötedir, kızarıp bozarmak kızarmam benden

Devamı...

2. Horatius-Pathos

Pathos: Duygusal zeka ve Empati Birinci serimizde ethos’u ele aldık, bugün ele alacağımız konumuz duygusal zeka ve hisler.   Biz insanlar mantık-logos ve duygu-pathos aracılığıyla iletişim kurarız. Pathos dinleyicinin duygusal ve psikolojik yanlarıyla ilgilenir. Konuşmacının nasıl bir ruh halinde olduğu ve bu duyguları size nasıl aktardığını ele alır. Pathos örneğini çok daha iyi anlamanız için katıldığım

Devamı...

1. Horatius-Ethos

Ethos: Dürüstlük ve Güvenilirlik   Antik çağlardan günümüze kadar gelen ve etkili konuşmanın özünü oluşturan retorik, ikna sanatının da temelidir. Hem akademik bir disiplin hem de metodolojik bir yöntem olarak gelişen retoriğin ikna sanatını kanıtlamaya yönelik ethos, pathos ve logos olmak üzere üç temel unsuru bulunmaktadır. Bu üç unsurun ele alınan konu çerçevesinde, konuşmacının meziyetleri

Devamı...

Had’siz

HAD’SİZ Keskin virajlardan dönüyorum sana, içimde biriktirdiğim hisler köpürüyor – aşındırıyor falezleri. Zemheri bir vakitte vuku buluyor bu suretler, seçemediğim meyus hislerin krampları deliyor midemi. Beyaz ve siyahın karıştığı griye dönüşüyorum gittiğin vakit. Tanrı’ya olan nidalarım deniz kabuğunun içine hapsedilmişti seninle, Sen; kabul edildiğini sandığım renkli duam, elime bulaşmış siyah-beyaz boya en uzağa en derine

Devamı...